24 Mart 2010 Çarşamba

benim annem güzel annem

Annesini yıllar önce kaybetmiş biri olarak, yavrularımı uyuturken bazen bu şarkıyı ninni söylerdim. Son zamanlarda çok mu söyledim ne. Bizimkilerden hiç beklemediğim bir anda bu şarkıyı duydum. Benim annem güzel annem diyorlar. Kanatlandım uçuyorum. Nasıl mestim. Hormonlar yine tavan yaptı. Gözler ıslak ıslak. İyiki doğurmuşum yahu. Eskiden geceleri 10 defa uyandığımda, gözlerim kapalı bakardım. Uykum açılmasın. Bir an önce uyusalarda bende uyusam diye. Şimdilerde ise gece ağlayınca ya koynuma alıyorum yada kucağımda uyutup, seyrediyorum bi süre melek yüzünü, kokluyorum şöyle bi boynundan. Öyle yatırıyorum yatağına. İlk bir yıl öyle silik ki aklımda. Fotoğraflar videolar olmasa hatırlamayacağım. Anneliğimin acemiliğindenmiydi, lohusalık sendromundanmıydı, yoksa aynı anda birden kucağımı dolduran iki bebektenmiydi. Yorgunluktan perişan olmuşum. Tadını çıkaramamışım. Hayatı yeniden öğreniyorum onlarla hemde yavaş yavaş. Artık tadını çıkara çıkara. Annelik hep söyledikleri gibi, anne olunca anlaşılıyormuş. Bende annemden aldığım sevgiyi, hoşgörüyü, sabrı, şefkati onlara veriyorum. Hem daha kaç sene yanlarında olacağımki, biraz daha büyüdüklerinde kendi yollarını çizecekler ve ben arkalarında olacağım ama onlar her ihtiyaç hissettiklerinde yanlarında tabi. Nede olsa annelik ömür boyu.

23 Mart 2010 Salı

Aziz Nesin Çiftliği

İkinci yaşımızı Kartepe de kızak kayarak kutlama planlarımız vardı ama lodostan karlar eriyip, pistler kapanınca bir gece önceden babaanne dede ve halayla beraber evde kutlayıp,  7 mart pazar günümüzü Aziz Nesin Çiftliğinde geçirdik. Hava oldukça serin. Doğayla iç içeyiz.

Sabah kahvaltısını çamurla karışık çimlerin arasında oynayarak yaptık. Çiftliğin organik ürünlerinden oluşan bir kahvaltı. Taze süt, yumurta, peynir, bal, domates.

Kahvaltıdan sonra ağaçlar dikildi. Vakfa destek olmak adına. Çiftlik hayvanlarını gördük. İnekler elimizi yaladı. Memelerine baktık yakından. Uyumadan önce içtiğimiz sütün kaynağı burada. Sonra koyunların ve daha sonra tavukların olduğu bölümü dolaştık. Benim kuzucuklarımda kuzulara karıştı. Tavukların samanların arasındaki yumurtalarına baktık.
Taşla, çamurla, suyla , köpeklerle oynadık. Günün en favori oyuncağı bisiklet tekerlekleri ve küçük kulube oldu. Sanki onların boyuna göre. Kulubenin içinde uzun süre oynadılar. Açık havada ve hareketli olunca, çabucak gelen öğlen uykusu arabada. Anneyle babayada üniversite yıllarımızı hatırlatan, içimizi ısıtan şarkılarla müzik dinletisi. Ardından Vakıf binasını ziyaret edip, müze olan bölümü gezdik ve birkaç kitap aldık. Girişte bir piyano. Üstü örtüyle kapalı, dokunmayın yazıyor. Sorduk neden böyle. Selde çamurların içinde kalmış. Artık kullanılmayacakmış.  Üst katta orada kalan yavruların tiyatro çalışması vardı. Biri piyano çalıyordu.  Çook duygulandım yavruları görünce. Kimbilir ne başarılı adamlar çıkacak içlerinden. 23 Nisanda görüşmek üzere ayrıldık aralarından .

Dönüşte büyük dayı ve büyük teyzeyle yeniden pasta kestik. Mumları tekrar tekrar yakıp üfledik. Ve hayatımıza giren iki yeni kelime. İyiki doğdun. İyiki doğdun.

20 Mart 2010 Cumartesi

Tıngır mıngır 2'ler

 7 Martta 2 yaşına girdik.  Nasılda hızla değişip gelişiyorlar. Geçen seneki doğumgünü resimlerimizde saçları henüz uzamamıştı, dişler bir elin parmak sayısını geçmiyordu ve yeni çıkan her dişe ne kadar seviniyorduk. Hem ikisini aynı anda kucağıma yatırıp emzirebiliyordum. 
Bu yıl isteklerinde daha bir ısrarcılar. 2 yaş asabileşmesi yaşıyoruzda ondan.
2 yaşında biz nasıldık anne derseniz, işte böyleydiniz.

Sofrada bıçak kullanmak istiyorsunuz ama aynı zamanda oyunda oynuyorsunuz. Bu yüzden yasak. Hala altımızı bezliyoruz. Bu yaz bırakıyoruz inşallah. Sencer sürekli koşma zıplama tırmanma halinde. İpek ise daha sakin olmakla beraber Sencer'e uyum sağlamakta.. İpek sözlerini anlayamadığım ama melodisini çok beğendiğim bir şarkı söylüyor. Sencer sütünü içerken hemen uyuyor lakin İpek uykuyu hiç sevmiyor. Onu uyutmak zaman alıyor. Sencer istediklerini İpeğe yaptırıyor. Saçını çekiyor, ittiriyor, ısırıyor.  İpek sadece ağlayıp kaçıyor. Birde tiz çığlıkları var. Bazende öpüyor, çok güzel oynuyorlar. Başka çocuklarla oynamayı seviyorlar. Hatta kendilerinden büyük olursa daha bi memnunlar. Yaşınız gereği henüz paylaşmayı bilmiyorsunuz. 3 kelimelik cümleler kurmaya başladınız. Olaylarla ilgili bağlantı kurup yorum yapmaya başladınız. Sanırım artık tüm duyguları anlıyorsunuz. Geçenlerde oğlum, babanne dedeye kızıyo dedi. (ikisi konuşurlarken ses tonundan anladı)  . Mümkün olduğunca pazar günlerimizi sokak aktivitelerine ayırıyoruz. Hem anneye gezmece hemde yavrulara görsel algı. Evde vaktimizi şarkı söyleyerek kitap okuyarak, oyunlar oynayarak, konuşarak geçiriyoruz. İpek ABC müzik cd.sine bayılıyor. Biz işteyken babannne ve dedeye bütün gün bu cd yi dinlettiriyorlarmış.:).  TV yok hayatımızda ama bazen zihinsel gelişim cd lerinden izliyoruz. Popomuz biraz koltuk görsün diye. Bu hafta bütün pencerelere kilit takıldı. Artık kendileri açıp camdan dışarı bakıyorlar çünkü . Tabi aşağı sarkarak. Bu arada Sencer araba kullanmaya çok meraklı. Babası direksiyondan iner inmez, hemen Sencer geçer. Sağa sola çevirir. Vitesle silecekle oynar. Arabanın radyosundan korkar. Bi keresinde yüksek sesle açık kaldığı için. Resim yapmaya başladık. Kuru boya, sulu boya , parmak boyası. Hem kalem hem fırça kullanıyoruz. Şimdi ne yapalım diye sorduğumda ikinizde boya diye bağırıyorsunuz. Resim defterlerinize rengarenk daireler karalamalar yapıyorsunuz. Sonra üçgen, uçak, duman yaptım diyorsunuz. Birde el ayak ve popo izinizi çıkarmaya bayılıyorsunuz. Oyuncaklarınıza  yatmadan önce iyi geceler diliyorsunuz. En bayıldığınız oyun malzemesi su. İkinizide ve özellikle Senceri musluk başından alabilmek için, dairenin su vanasını kapatmak zorunda kalıyoruz. Sular kesildi deyince ancak başka bir odaya geçebiliyoruz. Gün içinde ağzından en fazla çıkan 2 kelime: bu ne?sorusu. Sabırla aynı objenin adını 5 kere tekrarlayabiliyoruz. Banyo yaparken  Sencerde sorun yok ama İpek saçlarının yıkanmasından hiç hoşlanmıyor. Sencer fiskiyeyi hiç elinden bırakmaz. İpek plastik ördek ve balıklarıyla, doldur boşalt kaplarıyla oynar. Yemeğimizi döke saça yememize rağmen bardakla rahatlıkla su içebiliyoruz. Bende demesi gereken yerlerde sende diyorlar. Çok komik ya. Geçenlerde diş fırçalıyoruz hep beraber. Bana sende sende diye sesleniyorlar. Meğerse bende diş fırçamı suyun altına sokucam demek istiyormuş.

17 Mart 2010 Çarşamba

Gelibolu ve Diriliş

Yaklaşık 5 aydır bu kitabı sindire sindire okuyordum. Yakın zamanda bitirdim. Çocukken tarihimizi masal gibi öğreniyoruz okullarda. Her sabah içtiğimiz ant . İdrak edemiyoruz. Eminönü ' nde öğlenleyin Çanakkale Müzesi çadırını gezdim. Gözlerim dola dola. Ben öğrenmeliyim ki yavrularımada bu bilinci verebileyim. Keşke daha önce öğrenseymişim tarihimizi. 32 yaş çok geç. Durmak yok. Geriye adım atmak yok artık.

Ve yavrularıma:
Türküm, doğruyum, çalışkanım; yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ey Ulu Atatürk; açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Ne mutlu Türküm diyene.

16 Mart 2010 Salı

WALDORF' TA OYUN VE ÇOCUK

Dün akşam İLELEV de Waldorf - oyun ve çocuk adlı söyleşiye katıldım. Nurtaç Perazzo'nun anlatımı ve dili pek tatlı. Waldorf ile ilgili  bilgim yoktu. Alternatif Eğitim Derneği sitesinden bazı açıklamalar okuduğumu hatırlıyorum ama uzun zaman önceydi. Unutmuşum. Bu ikinci anne baba toplantıları. İlkine katılmamıştım. Çocukların hayatı oyun olduğuna göre hangi akım olursa olsun oyun evrenseldir deyip konu ilgimi çekti. Bazı görüşlerine katıldım ve bunları uyguluyorum zaten. Bazıları ise evvelce öğrendiğim bilgilerin tersiydi. Söyleşiden çıkıp eve dönene kadar düşündüm durdum. Gelelim neler anladığıma...Çocuk hareketli olmalı. Hareketli çocuk, yerinde oturan, ağır ağır hareket eden, hamlaşmış çocuğa göre daha hızlı düşünür. Hoplamalı, zıplamalı, tırmanmalı, koşmalı. Çıplak ayak yere basmalı. Ormanda yürüyüşler yapmalı. Rastladıkları kütüğün üzerinden geçerken dengesini kurmayı öğrenmeli. Yaprakları toplayıp havaya savurmalı . Hava şartları ne olursa olsun çamurun, suyun  içinde oynamalı. Suyun soğukluğunu hissetmeli. Parklarda, bahçelerde ağzına kum kaçmalı. Doğal malzemelerden yapılmış oyuncaklarla oynamalı. Ahşap, taş, kumaş, deniz kabukları, mısır koçanları. Parmaklarını oldukça kullanmalı. Hem küçük kas gelişimi hemde zihinsel gelişimi destekleyici. Örgü örsün, tığ işlesin, halı dokusun, hamur yoğursun, ütü yapsın, temizlik yapsın, sofra kursun . TV. mümkün olduğunca olmasın hayatlarında. Hazır ve plastik oyuncaklar, mickey'ler, barbieler olmasın. Yüzsüz waldorf bebekleri, örgüden yapılmış veya kumaştan dikilmiş hayvanlar , örülmüş saç bantları, at dizginleri (atçılık oynamak için), kumaş parçaları olsun. Gerektiğinde oyuncaklar tamir edilmek üzere kaldırılsın. Ev ve odalar zarar verecek eşyalardan arındırılsın ki, çocuğa yapma dokunma demeden istediği objeyi kavrasın. Hem eliyle hem zihinsel olarak. Emekleme zamanı bırakın yerlerde dolansın. Keşfederek kazanacakları, yerden aldığı mikroptan kat kat fazla. Çok az oyuncak ve doğal olsun. Odanın içinde 2 sandalye ve bir parça iple harika oyun oynayabiliyorlar. Sandalyenin altından geçsinler. Üstüne karın üstü yatsınlar. Koşsunlar , hem sağ ve sol bacaklarını  hem sağ ve sol kollarını kullansınlar. Renkleri ve sayıları kitaplardan değil, yediğimiz kırmızı elmadan yada giydiğimiz kırmızı şaldan öğrenmeli. Hadi şimdi mavi montunu giy gibi yada 2 tane elma yıkayalım. Masallar hep mutlu sonla bitmeli. Resimli kitaplardan okunarak ve tiyatral seslendirerek değilde, ninelerin anlattığı gibi sakin ve ezberden olmalı. Çocuk zihninde kendisi canlandıracak masalın resmini. Bol bol şarkı öğrenmeli ve bence avaz avaz söylenmeli. Bir iş yaparken o işe dair sarkılar söylenmeli. Erken yaşta bale yapmayı onaylamıyor. Şu anda tam olarak nedenini hatırlamıyorum. Birlikte ütü yapın, oyuncakları toplayın, Mutfakta yemek pişirin ama blender ile çırpmayın. Tahta kaşıkla karıştırın.

Doğal hayat, günlük işler ve özgür hareketleri tamamen uygulasakta , bunların yanında yavrularla hayatımıza bakınca, evimizde bolca kitap var. Karton ve resimli kitaplar. Daha önce okuduğum kaynaklarda, çocukların erken yaşta kitapla tanıştırılmasını salık veriyordu. Bizde 1 yaşından beri kitaplarla hem oynuyor hem onlarla ilgili konuşuyoruz. Mesela ağaçları kitaptan da öğreniyoruz ama ormana yürüyüşe gittiğimizde canlı canlı dokunabiliyoruz. Yada gemilerin resimlerine kitaptan bakabiliyoruz aynı zamanda gemiye biniyoruz çocuklarla. Kafamı karıştıran diğer bir konu ise plastik oyuncaklardı. Waldorf un mantığı çok güzel. Doğal oyuncaklar harika. Yalnız bizde her tür oyuncak var. Ahşap oyuncaklarımız, lahana bebeklerimiz, babannemizin kendi eliyle diktiği ev yapımı bebekler hatta waldorf yapımına benzeyen köpek , başka hazır bebekler, plastik tamir takımları, kepçeler, kamyonlar, toplar, ufak emaye mutfak tencereleri, legolar, plastik hayvan setleri, arabalar. Zaman zaman bunlarla da oynamalarında bir sakınca görmüyorum.  Önemli olan yüzlerinde gülücükler oluşması ve oyundan yanakların elma gibi kızarması.

9 Mart 2010 Salı

Ey Hanımlar !

Bir bey 'kadın otuz kiloluk tüfeği ,üç günlük yiyeceği taşıyamaz' demiş. O beye sesleniyorum: Siz bir çocuğu sırtındaki torbasında, bir çocuğu kucağında, bir çocuğu elinde kadın hiç görmediniz galiba. Erkekler kahvede iskambil oynarken, evine dağdan odun taşıyan kadınları da görmediğiniz anlaşılıyor. Ailenin sadece bir öküzü varsa, ikinci öküz yerine sabana koşulan kadınlardan da haberiniz yoktur. Bir kadının günlük iş yükünü taşıyabilecek kadar güçlü erkek var mı dünyada acaba? Sözünü ettiğiniz o tüfek kadınlara tüy gibi gelir. Kadınlar sırtlarında evlerini, ailelerini, yurtlarını, dünyayı taşıyorlar. susmak inceliğini gösteriniz!.
Diriliş-1915 (Alıntı)
Kadınlar Günümüz kutlu olsun.

8 Mart 2010 Pazartesi

İp Geçirme Oyunu


activity village - bir annenin buldukları.com.'dan görüp uyguladığım bir çalışma. Bu sevimli kartları print ettim, mukavva kağıdın üstüne yapıştırıp kestim ve lamine ettim. Son olarak delgeçle kartların etrafına delikler açtım. Daha evvel aldığım boncuk geçirme oyununa ait bağcıkları kullandım. Boncukları ağızlarına soktukları için henüz oynamıyoruz ama ipler işe yaradı. Çok sevdiler bunları. Kitaplığın alt rafına koydum, istedikleri zaman alıp oynuyorlar.

Şekillerle uçan balon


Bu çalışma first-school.ws - bir annenin buldukları.com. ' dan. Print et, kes ve lamine et.
Ben daha anlatmadan tüm şekilleri doğru söylediler. Hepsini tanıyorlar Brainy Baby'den. Şekilleri balonun içindeki kesik çizgilere yerleştirdim beni izlerlerken. Kolayca aynısını yaptılar.

Büyükten küçüğe kırmızı elmalar

Bu elmaları netten (filefolderfun - bir annenin buldukları.com) print ettim, kestim,laminasyon yaptım ve yavrulara sundum. Görünce elma elma diye atıldılar. Büyükten küçüğe dizerek gösterdim. Gerisini onlara bıraktım. En büyük en küçük dikkatlerini çekti. Büyük ve küçük olduklarını söylediler. Ancak karışık dizdiler yanyana. Hiç müdahale etmedim. Sanırım sıralamak için daha zamanımız var.

7 Mart 2010 Pazar

giyinme kitabı

Bu kitabı mail gurubunda bir arkadaş paylaşmıştı. Çocuklara yapılabilir diye. Bende nicedir yapmaya çalışıyorum. Geçen hafta bitti. Çocukların eline verdiğimde, fermuar çekmede, çıt çıt kapamada, ayakkabı giymede, bebeğin saçından toka çıkarmada başarılılar. Ancak kemer takma, düğme ve askılı pantalonda daha çalışmamız lazım.
Nasılmı yaptım. Ilk önce deli işi diyen arkadaşlar haklıymış. Dikiş dikmeyi bilmememe rağmen, sen eski terzi kızısın yaparsın dedim kendime. Babamızda ne var canım, düz dikiş değilmi dedi. Bende yaparım. Penye kumaş dikerken esneyip yamulunca pes edip gitti.  Sonra oturdum kayınvalidemin dikiş makinesine. Yavruların küçülmüş kıyafetlerini seçtim, kestim. Tek kat kumaşın üstüne kestiğim kıyafetleri diktim. Bazı yerler yamuk oldu ama önemli olan işlevini yerine getiriyor olması. Sonra 2 kat kumaş arasına slikon elyafla üç katı beraber diktim ve ters çevirdim. Açık kalan kısmıda çevirdikten sonra diktim. Sonra hepsini üst üste koyarak sırtlarından  sayfaları birleştirdim. Bu kısmı elde diktim. Böylelikle puf puf yumuşak bir kitap oldu.