22 Mart 2011 Salı

İKİ azı dişi ,İKİ bıldırcın

5 gün oldu . 2 azı birden çıkıyor. Ateş basıyor. Anne ağzım ağrıyor. Biliyorum oğlum. Dişlerin çıkıyor. O yüzden. Şurup içmicemmm. Ağzımı yakıyor. Bak oğlum içersen ağrın kalmayacak. Hem oyun oynamaya halin olacak. İkna olmuyor. Nasıl içireyim. Pekmezli suyun içine koy , olmadı meyve suyunun içine kat, kayısı kompostosunun içine kat. Son bir aydır hergün şurup içiyor. Günde 3-4 posta. Öncesinde grip olmuştu. Bıkmış olmalı. Ateşli baygın baygın yatıp ağlıyor. Elini yüzünü yıka, ıslak bez koy alnına. Çıkar kıyafetlerini. Yine aynı terane fitilmi alsaydım. Burnunu sık. Ağzına dök diyorlar. Yapamam. Hiç zorla bişey yapmadık ki onlara. Yok en iyisi sütün içine karıştırayım. Önce ½ sulandırayım. Biliyorum süte hayır demez. Süt ilacın etkisini yok edermiş. Mecbur kalınca denedim. Anne sen ne kattın buna dese de . Hiçbişey annecim. Nasıl cin. Bir süre sonra ateş azaldı. Oğlum cana geldi. Taki 4-5 saat sonrasına kadar. Kaç günde çıkar bu azılar. Diğerleri çıkarken hiç anlamadık. İpeğinkileri kontrol ettim , onunkiler çoktan çıkmış bile. 4 tane. Huysuzlandığını hatırlamıyorum. Yada grip zannettik. Sencerin 2. azılar çıkıyor. 6.gün maaşallah hiç ateş yok. Sağdaki iyice belirginleşmiş, soldaki yeni yeni beliriyor. Ertesi gün ben işyerindeyken çocuklar aradı .Anne kuş aldık . Nasıl yani. Babaanne ve dede ile pazara gitmişler. 2 tane bıldırcın, birinin adı pamuk. Çünkü beyaz. Diğeri kızıl kahve kırçıllı. Adı kavun . Gelirken kutuyu onlar taşımış. Bi defada yere düşürmüşler. Olmaz öyle kutu içinde. Kafes bulma telaşı sardı şimdi. Cem tabiî ki ben yaparım dedi ve ekledi akşam Bauhaustayım beni merak etmeyin .

Aslında bi yandan üzüldüm. Son derece karşıyım hayvanların kapatılmasına kafeslere. İsterim ki toprakta eşelensin . Böcek, ot yesin. Doğal ortamda olsun. İşten dönünce kapıdan elimi kolumu çeke çeke kutunun yanına getirdiler beni. Ta ta ta taaaam İşte kuşlar. Nasıl heyecanla anlatıyorlar. İpek habire eline alıyor. Bi defasında kakasını yapmış eline. Biraz yem biraz su. İki tanede mısır koçanı içinde. Çocukken 5.katta 2 civciv balkonda beslemiştim. Büyüdüler büyüdüler .Birgün balkonun pervazından apartmanın bahçesine uçmuşlardı. Hiçbişey olmadı. Aşağıda otlamaya devam ettiler. Koştum aldım yukarıya. Sonra temelli ayrılığımız bigün dudağımı gagalamasıyla mahalle kasabında oldu.. Bugünse bıldırcınlarla ilgili tek bildiğim şey yumurtalarının faydası. Açtım interneti. Nasıl bakılır, ne yer, nerede ne kadar yaşar bu kuşlar. Evde tubitakın civcivler ve yumurtaları diye bir kitabımız var. Onu okuyayım çocuklara . Tek tek baktım sayfalarına bıldırcınlarla ilgili hiçbişey yazmıyor. Kuşlar ellerinde. Babaanne mutfaktayken, yavrular çıkarmışlar kuşları. Dolabın arkasına girmiş. Babaanne koooş. Kuş kayboldu. Bulup tekrar kutusuna koymuşlar. Bide kakasını yapmış yere. Sencer babanneye elletmemiş. Ben kendim ıslak mendille sileceğim.

Bakalım ileriki günlerde kuşlarla maceralarımız nasıl olacak. Şimdilik sadece anlatıyorum. Kuşların yanında alçak sesle konuşalım. Çünkü onlar çok ufak ve korkarlar. Elimizde nazikçe tutalım. Ellerimizi sık sık yıkayalım. Ertesi gün dede yumurtacıdan saman almış gelmiş. Baba ahşaptan kafes yaptı içine samanları doldurdular. +3 bıldırcın daha geldi. Oldu mu 5 tane. suluklar , yemlikler alındı. Bizimkilerde bi heves. bence ev ortamında yumurtlamaz. Yumurtlayacaklar mı acaba . Yahu hergün mıncıklanan hayvan yumurtlar mı . Bekleyişteler….