18 Aralık 2011 Pazar

okula başlarken


Babanın işyerinin kreşine başladılar. Yığınla yuva gezmeden, en iyi yuva kriterlerini araştırmadan, aniden başladık. Babanneye biraz mola vermek adına. Bir hafta izin aldım. Çantalarımızı, kırtasiye malzemelerimizi, pijamalarımızı, nevresimlerimizi hazırladık. Tüm haftasonumuz alışverişle geçti. İpek ve Sencer çok heyecanlıydılar. Akşamdan çantalar hazırlandı. Sabah Sencer erkenden uyandı. Ben okula gideceğim diyerek. İpeği uyandırdık. Evden çıkarken sorun yaşamadık. Sokağımızdan yürürken büyüklerin okuluna baktık. Çok sevdikleri komşu kızı Aslı hakkında konuşmalar yaptık. Aslı servise binip okula gidiyor şeklinde.

Sencer ilk yarım gün öğlen diğer çocuklarla beraber yatmak istemiş. Öğretmeni sen bugün gideceksin,yatağın daha gelmedi demiş. Olsun ben yerde yatarım demiş, herkesi güldürmüş. Ertesi sabah kahvaltıda öğretmenlerinden yardımcılara herkes onu anlatıyor. Uyumlu,eğlenceli, arkadaşlarına şakalar yapan. Umarım önümüzdeki haftalarda böyle devam eder. Tecrübeli arkadaşlardan duyuyorum ki bazı çocuklar sonradan gitmek istemiyor olabiliyorlarmış. İpek ilk iki yarım gün iyiydi.
3.gün kapıdan bırakırken de iyiydi. O gün tam gün kalacaklardı. Öğlen uykusunda arızayı çıkarmış. Evde bile uyumaz zaten.

4.gün kapıdan içeri bile girmek istemedi. Öğretmeniyle konuştum. İpek uyumaz. Uyumazsa yatağında oturur , bir süre sonra alışacak demişti. İpeğin başında bırakacak bir öğretmenin olmadığını, kendisininde idarede işi olduğunu, bazen toplantısı olduğunu, sınıftada yalnız bırakamayacağını söylemişti. İçime oturdu bu laf. Biz alternatif eğitim sistemleriyle ihtiyaçların bireyselliğinden söz edip uygulamaya çalışırken hayatımıza. İpek ile bahçede oturduk biraz. Sıkı sıkı sarılıp birbirimize. Daha sonra birlikte kahvaltıya razı oldu. Sütünü içti. Kahvaltısını bir güzel etti. Bende çayımı içtim bu arada. Sencer sınıfa çoktan çıkmıştı. Hadi gel Sencer’e bakalım dedim. Elimi sıktı beni bırakmamak için. Konuştum defalarca , seni dışarıda bekleyeceğim. Öğlen uyutmayacak öğretmenin. Sonrada almaya geleceğim. Susmadı. Bunu gören Sencer de arkadaşlarıyla oynarken yanımıza gelip boynuma sarıldı. Neyse ki onu çabuk ikna edip arkadaşlarının yanına gönderdim. İpeği öğretmeni aldı kucağına. Benden dışarı çıkmamı istedi. Yoksa alışmaz dedi. İçimi çeke çeke döndüm arkamı. Lütfen sakinleşmezse beni arayın. Yakınlarda olacağım dedim. Çok üzgünüm. Acaba yanlış mı yapıyorum. Oryantasyon 2-3 hafta sürmez mi. Ne biçim bi yer burası. Bu okul velileri bina içinde tutmak istemiyor sanki. Benden başkada veli yok. Biz bir hafta geç başladık. İçimden herkesin çocuğu alışmış demek ki diyorum. Daha bir sene önce , bir anaokulu kapısında hiç tanımadığım bir çocuk için zırıl zırıl ağlamıştım. Annesiyle beraber İçeri girmemek için direniyordu ve öğretmeni aldı kucağına ağlıya ağlıya. Olur mu böyle şey demiştim . Bugün aynısını ben yaptım. Kızım ağlarken çıkıp gittim. Yakındaki bir ilkokulun bahçesine oturdum. Güya kitap okuyacaktım. Aklım yuvada. Öğlen öğretmeniyle konuşacağım tekrar. İpek karanlıktan korkuyor. Uyku odasında perdelerde çekili olunca. Akşama kadar oturdum okulun bahçesinde . Beni arayan soran yok. Çıkış vaktinde güle oynaya aldım onları. Nasıl geçti dedim öğretmenine. Beni aradımı gün içinde. Hayır , sizi hiç sormadı dedi.

5. Gün sabah sorunsuz uyandık ancak Sencer okula gitmicem parka gidicem diye tutturdu. Üstünü giyinmedi, yüzünü yıkamadı. Söz veriyorum oğlum, okuldan sonra parka götüreceğim. Binbir iknayla banyoya götürünce iyice ağladı. Tuvaletini yaptır, yüzünü yıkat, dişini fırçalat. İpek banyoda işini bitirip hemen üstünü giyindi. Ben yanında olduktan sonra sorun yok. Bazen birbirlerinden gördüklerini yapıyorlar. Biri ağlıyorsa veya herhangi bir konu için direniyorsa diğeride onu taklit ediyor. Anne neden okula gidiyoruz diye soruyor İpek. Açıklamaya çalıştım. Okulda bir sürü arkadaşınız var. Biz onları hergün evimize çağıramayız. Oysa okulda hergün onlarla oynayabilirsiniz. Hem öğretmenin benden çok daha fazla oyun ve şarkı biliyor. Bu arada Sencer giyinmeyince , sen babanneyle evde kalıp parka gidebilirsin, ben İpekle çıkayım dedim. Koştu geldi yanıma ağlayarak. Asansörün kapısında giyindi. Dışarı çıkınca çevreyle ilgilenmekten ağlamayı kesti. Hep beraber servise binip, okula geldik. Kapıdan bırakıp çıkmam gerek ama nafile. Kahvaltıya beraber indik . Orada vedalaşıp ayrıldım. Akşam sizi almaya geleceğim. Yavrular feryat figan yine. İlkokulun bahçesine gittim dünkü gibi. Daha evvel çocuklarını anaokuluna başlatan arkadaşlarla telefonla konuştum. İyi geldi bana. Birkaç tane anaokulu öğretmeni arkadaşım var. Onların fikirlerini aldım. Ağlayan çocuklarla ne yapıyorsunuz diye sordum. Yavrularımın güvenini, huzurunu örselemek istemiyorum. İznim bitince ne olacak. Babaanne ve dede sabırlı kararlı davranabilecekler mi . annelerin işi zor. Tüm ihtimalleri düşünmek, stratejileri planlamak, uygulamak. Yarın sadece servise bindirmeyi planlıyorum. Ben evde kalacağım. Bu seferde servise binmemek için direnecekler biliyorum. Tüm bunları düşünürken oturduğum okul bahçesinde yeniden andımızı, İstiklal Marşını dinlemek eski günlere götürdü beni. Burada çocuklar pet şişeyle futbol oynuyorlar. Oyuna öyle dalıyorlar ki zilin çaldığının bile farkında olmuyor bazıları. Birinci sınıflarda pek küçük göründü gözüme.

6,gün Onları servise yalnız bindirecektim ama evden çıkmak problem olunca , bahçede beklemeye söz verdim. Hep beraber bindik servise. Okula gelince içeri girmedim bahçede kaldım. İpek büzdü dudaklarını, öğretmeni aldı kucağına, bana da beklemene gerek yok dedi. Ben dayanamadım tabiî ki . Oturdum yakınlardaki çay bahçesine, başladım ağlamaya. Okulluyuz ama bi sevinemedim şu işe. Burası birkaç masalık ufak bi yer. Oturanların hepsi veli. Karşıdaki okula giden çocukların anneleri. Onlarda benden yani. Tesadüfen beni ağlamaklı gören bir anaokulu öğretmeniyle konuştuk. Bizim okuldaki öğretmenleride tanıyormuş. Kendi uygulamalarından bahsetti. Bizim kreşin öğretmenlerinden biri geldi. Onunla da konuştuk. Rahatladım kısmen. Tüm gün oturdum bahçede. İpek çıkınca beni bahçede bulmalı. Söz vermiştim ona. Akşam sorun yok. Mutlu çıkıyorlar.

7.gün Sabah düdük çalıp kaldırdım onları. Babanın askerden kalma düdüğü. Koğuş kalk şeklinde. Yataklarından kalktılar ama salona gidip yeniden yattılar. Dakikalarca dil döküp, üst değiştirip çıktık evden. Sencer düdüğünü aldı yanına ipek stikerlarını. Ağlayarak bindirdim servise. Bu sefer ben gitmedim. Akşama alacağım deyip kenara çekildim. Dayanamayıp nasıl olduklarını öğrenmek için öğlen okula gittim. Müdürle görüştüm. Nasıllar dedim. İyiler dediler. İpeğin uyumak istemediğini yineledim. Bir hafta daha gelsin. Eğer düzelmezse , okulda haftada iki gün pedogog var. Randevu alıp görüşelim dedi. Bugün son izin günüm. Pazartesi baba ve babanne bindirecek servise.
8.gün İlk haftasonu tatilinden sonra İpek yine arıza çıkarmış. Babanne ve dede servise bindirip eve dönmüşler. Grip halleri ilerliyor. İlk haftadan kaptık şifayı. İşteyken okulu arıyorum. Sorun olmadığını söylüyorlar. Ne zaman var dediler ki sanki. İçim rahat değil ama yapacak bişey yok. Akşam babanne ve dedeyle güle oynaya eve dönüyorlar.

9.gün öksürük artınca doktora götürüyor babanne ve dede. O gün evdeler. Amoklavin, Peditus, Brıcanıyle başlıyoruz.
10.gün Babanne ve babanın arzusuyla bir gün daha evde kalıyorlar. İlaçlarını içip evde dinleniyorlar. Bana kalsa alışma evresi dolayısıyla okula gönderirdim.
11.gün Sabah yine direniş. Dede Sencer ile gidiyor. İpeği motorla babası bırakıyor. Servise binerken ağlıyorlar .Bu sefer ikiside. Baba söz veriyor. Öğlen görmeye geleceğim . Baba gidiyor öğlenleyin. Bizde söz sözdür. İpek öğretmeniyle yemekten çıkarken babayı görüyor. Başlıyor ağlamaya. Tekrar sınıfa dönmüyor. Öğretmeni hem babayı uyarıyor hem İpeği. Bugünlük sana izin veriyorum ama yarın sabah bekliyorum diyor İpeğe. Babaya dönüp, sözlerimizi akşam verelim diyor. Sencer çoktan uyumuş.Akşam Senceri dedesi tek karşılıyor. Baba soruyor İpeği aradın mı oğlum. Cevap hayır.
12.gün yine tepkililer. İşyeri servisindeyken beni arıyorlar. Onlarla telefonla konuşup ikna etmeye çalışıyorum. Babaanne ve dede servis öğretmenine teslim edip ayrılıyorlar.
13.gün bu hafta sonu okula vermek üzere vesikalık fotoğraflarımızı çektirdik. Önce İpek ağlamaklı oldu poz verirken ama bir poz yakaladık. Sencer hiç çektirmedi. Yüzünü koynuma gömüp ağladı. Ertesi gün Sencer’e bir hikaye uydurdum. Araba ve iş makinelerini kullanırken ehliyetimizin olması gerektiğini biliyor. Ona ehliyetimi gösterdim. Kepçeye binmek istiyorsan sana ehliyet almalıyız. Ama önce resim çektirmeliyiz . Razı oldu beyefendi. Birgün önceki çocuktan eser yoktu. Güle oynaya çektirdi resmini. Babası onlara bilgisayarda ehliyet hazırladı. Print alıp laminasyon yaptık evde. Pazartesi günü , ilk defa sorunsuz servise binmişler. Ohh dedim. Devamı gelir inşallah. Öğlen uyumamış. Sen ne yaptın kızım çocuklar uyurken. Resim yaptım. Çizgi film seyretmedim dedi. Sevindim.

14.gün güzel gelişme. Ağlamadan hazırlanıp çıkmışlar. Akşam çantalarında not kağıdıyla geldiler. Haftasonu ilk veli toplantımız ve okulla birlikte ilk tiyatro gösterisinin duyurusu. O akşam uyutmak için yanına uzandığımda, sen işe gidiyosun benim okulda canım sıkılıyor dedi. Yine aynı şeyleri anlattım ona. Okulda birsürü arkadaşı olduğunu , birlikte oyunlar oynayacaklarını vs. vs.
15 ve 16.gün. Okula giderken sıfır sorun. Sencer tiyatroda ağlamış. İpek çiçek olmuş. Sencer sıkılmış korkmuş, onun için ağlamış. İpeğin yalancısıyım ben. Dedenin verdiği şekerleri kesmek lazım. Cem ve ben yavrulara hiç şeker almadık. Hala ve dede , bazen eş dosttan gelenler olmasa da ağız tatları oluşmasa. İpeğin tatlıyla pek arası yok. Arkadaşlarına dağıtmak için cebine koyuyor.
18-19-20.günler: Doktor kontrolüne gittiler. Burun sprayi vermiş. İpek yanına bile yaklaşmıyor. Sencer oyun niyetine sıkıyor. Sabah ikiside okulu seviyorum diye kalkıyorlar. Töbe töbe rüyalarına bişey mi girdi. Tüm aileye ağız birliği ettirdim. Sorun çıkardıklarında böyle böyle konuşacaksınız diye. Babayla dedikodu metodunu uyguladık. Çocukken okul günlerimizden konuştuk.
Veli toplantısında öğretmenimiz İpeğin kızlarla arasının iyi olduğunu, Yeme ve uyku konusunda sorunun kalmadığını söyledi. İpeğin oldukça anaç bir çocuk olduğunu ve ağırdan geldiğini , Sencer uzaklaştığı zaman İpeğin onu aradığını ama İpek ortada olmadığı zaman Sencerin onu aramadığını söyledi. Öğretmenimizden eğer İpek uyumak istemezse ona alternatifler sunmasını istedim. Resim yapmak, film seyretmek veya büyük sınıfların yanında oturtmak gibi. Velilerden biri itiraz etti. Olmaz öyle ayrıcalık diye. Çocuklar farklı muamele karşısında kendilerini kötü hissederlermiş. Has bin allah. En iyisi baş başa konuşmak. Müze,sergi,tiyatro gezilerinden bahsettik. Biraz branş derslerinden. Dans, müzik, halk oyunları, drama gibi. Bunca şeyi yarım güne nasıl sığdırıyorlar, öğleden sonra uyku ve ikindi kahvaltısıyla bitiyor zaten. Birde takip ettikleri dergi çalışmaları var.
21.gün sabah kusma ve ateşle uyanıyorlar. Okula gitmiyorlar . Tekrar doktor ve ilaçlar.

Bundan sonra birbirini kovalayan günler. Tam ikibuçuk ay oldu. Bazen hasta oldular bazen huysuzluk yaptılar bazen keyifle gittiler. Akşam sürpriz gününün hediyeleriyle, faaliyetlerle geldiler eve. Bazen topladıkları çiçekleri getirdiler bana. Herşey tozpembe değil tabi. Tükürmeyi ve ohaa demeyi öğrendiler. Deniyorlar beni. Bunların çok kaba davranışlar olduğunu söyledim ve üstlerine gitmedim. Genel olarak alıştılar . Kimi zaman ben bile sabah kalkıp işe gitmek istemiyorum. İkinci bir veli toplantısı yaptık bu arada. Utangaçlıklarından , göz teması kurmaktan kaçındıklarından bahsetti öğretmeni. Sanırım Pepeyi taklit ediyorlar. Evde trt çocuk kanalını sildik. Pepeden , keloğlandan hiç hoşlanmıyorum. Hele kollarını kavuşturup küsme hallerinden. Bende daha fazla dikkat ediyorum göz temasına. Yabancıların yanında kısa bir süre utangaç tavırlar sergiler sonra alışırlardı. Demek ki biraz daha cesaretlendirmek , sosyal becerileri desteklemek lazım. Sencerin gözlerinde kayma olduğunu söylemişti öğretmeni. Hemen gittik doktora. Yalancı şaşılıkmış. Burun kökü yapısının geniş olduğundan kaynaklanıyormuş. Başka bir doktordan daha randevu aldım iki ay sonrasına. Yılda bir kontrol şart.

Genel olarak okullu olmak güzel. Kim ne derse desin. Tüm gün babanneyle evde oturmaktansa okulda arkadaşlarıyla paylaşmayı, sıra beklemeyi, toplumsal kuralları , teşekkür etmeyi, özür dilemeyi, oyunlarla etkinliklerle sorumluluğu, saygılı olmayı ,çevreyi korumayı, temizlemeyi öğreniyorlar. Anaokulunun bundan sonraki okul notlarına hiçbir katkısı yok ama hayat başarılarına yüzde yüz etkisi var. Öğretmenimize kalbim sıcak bakıyor. İçtenliğinden, samimiyetinden bi şüphem yok. Bu hem benim çocuklarım hem de tüm çocuklar için sevginin,şefkatin,ilginin geri dönüşümü demek. Mesleğinede aşık. Bir aksilik olmazsa 3 yıl beraberiz.