11 Ağustos 2009 Salı

TATİL VAKTİ GELDİİ

Kıştan beri bu yaz tatilinin hayalini kurardık Cemle. Eskiden olsa ilk aklımıza düşen şey Fethiye olurdu. Çocuklardan sonra ise, 17 aylık yavrularla ilk tatili nasıl geçireceğiz . Şöyle atarmıyız onları kumlara . Denizi seveceklermiydi . Ne kadar kum yiyeceklerdi. Yolculuk sırasında araba koltuklarında oturmaya kaç saat dayanacaklardı. Fakat düşündüğümüz zorlukları hiç yaşamadık. Yılda 15 gün tatilimiz var. Ve ikizlerle maksimum keyifli geçirdik. Herkes delimisin nasıl becerdin diyor. Sırrı genlerimizde . Anne ve baba balayı dışında hiçbir tatilini tek mekanda kalarak geçirmedi. Tarzımız bu değil. İllaki dolaşacağız karış karış koyları. Köyleri. O muhteşem tarihi. Bunun için karavan almayı bile düşünüyoruz. Son 4 yıldır Fethiyeden başlayıp Antalyadan çıkardık. Bu sene tersini yaptık. Çeşmeden başlayıp Çanakkaleden çıktık. Fethiyede mutlaka Katrancı Koyunda kamp yapardık. Yavrularımada bu kültürü aşılayacağım. Biraz daha zaman lazım. Doğayla iç içe olmak güzelde. Böcekler vs. olmasa. :) Gün sayıyorduk tatil öncesinde. Son bir ay hep alışverişle geçti. Meğer ne kabarıkmış alışveriş listemiz. Aman çocuklara buda lazım olur, şuda lazım olur . Hastalanırlarsa diye ilaç çantası. (seyyar ecza dolabıda diyebiliriz) İkiz pusetimiz, oyun parklarımız , yorganımız, yastığımız,topumuz, oyuncaklarımız. Son geceye kadar bavul hazırladım. 8 saat yol gidecektik. Sıkılmasınlar diye çubuk kraker, büskivi, süt,oyuncak, kitap hazır ettim elimin altında. Kendime gelince birkaç tişört,şort ve 2 kitap. O gün sabahın 5inde yola çıktık. O saatte uyuyorlardı tabi. Yolculuğu genelde Sencer uyuyarak İpek etrafı seyrederek geçirdi. Ara ara mola verdik. Bez değiştirme, beslenme ve ufak yürüyüşler için. Sürprizlerle doluydu tatilimiz. İlk gideceğimiz durak belliydi. Sonrası spontan oldu. Önceden rezervasyonda yaptırmadık. Herşey dahil bir sisteme hiç girmedik. Nereye götürdüyse yüreğimiz hadi burada kalalım dedik. Çoğu zamanımız ikizlerle geçti. Plaj serüvenlerimiz. Lunapark mutluluğumuz. Kedilerin köpeklerin peşlerinden koşturmalar. Merdivenlerden inip çıkmalar. Bu ara favori oyunları. Güllerin dikenli bitki olduklarını anladılar. Birkaç batıktan sonra. Keçileri , kuzuları yakından gördüler Gökçeadada. Üşütmesinler diye motel odamızda klimayı açmadık. Pencere aralamak kafi geldi. Bütün gün koşup oynayıp , akşamda sahil gezmesi yaptıktan sonra derin uykulara daldılar. Ancak onlar uyuduktan sonra sevgilimle balkona oturup biralarımızı yudumlayabildik. Bütün gün iki bücürün peşinde koşmaktan bizde sızıp kalıyorduk ama mutluyduk. Yüzümüz gülüyordu. İkizlerle beraber eğlenmeyi öğrenmiştik. Onların zevk aldığı oyunlardan bizde zevk alıyorduk. Yanımıza aldığımız kitapları hiç mi hiç açamadık. Allaha şükürler olsun ki sağlıklı iki yavrum var. Ben yorulsam kaç yazar. Yok uyku saatimi geçti yok bugün az mı yedi gibi rutinlerde rahat davrandık. Şenlik havasında insanların ilgisi hep üzerlerinde oldu. Sencerin gülücükleri İpeğin zerafeti . Hatta birileri çocukları severken biz Cemle fırsat bu fırsattır diye yemeğimizi bile yedik. Yoksa nöbetleşe yiyorduk. Çocuk sevmeye meraklı insanlarla tanışmak güzel. İlk durağımız Çeşmede Sabahın 7sinde kalkıp yalınayak çimlerde bahçe suladılar. Bahçenin ortasındaki fiskiyeyle oynadılar. Birbirlerini ıslattılar. Daha çok Sencer İpeği ıslattı . Soğuk su ürpertti nazlı kızımı anniiii şeklinde çağrışlarla kucağıma koştu. Çok rüzgarlıydı site. Bahçeye havuzda kurduk ama sadece kenarında oynadılar. Deniz kenarında kum yoktu , taş attık bolca denize. Attiiik diye seslerle. Sonra kahvaltı oyunlar ve öğlen uykusu hamakta. Oğlum bi dakka dedi ilk defa. Ertesi gün Alaçatıdayız. Sencer oradada bi hortum buldu kendine . kendi kendine açıp kapatabiliyordu suyu. Yine tüm sevimlilikleri üzerinde . Show yaptılar etrafa. İkiside dudaklarını kuş gibi yapıp öpücük veriyor. Büyüklerin oynadığı voleybol maçının ortasına girdiler. Sencer sarışınların kucağından çıkmadı. Çapkın fırlama. İpek yemek menüsünü eline alıp kitap gibi okuma yaptı. İpeğin elinden cep telefonu kurtarırsak kardayız. Islatıp bozdu telefonumu. Sencerde babasının güneş gözlüğünü kırdı. Bol bol kova kürek ve tırmıkla oynadılar. Kovalar havada uçuştu. Kumlar elekten geçti. Sıcak kumlara basınca ciyaklayıp geri adım attılar. Kumdan kaleler yaptık beraber. Babası ikisininde ayaklarını kuma gömdü. Bundan hiç haz etmediler. Sencer küreğindeki kumları havaya atti yapınca , akşam 3 su sadece başlarını yıkamak zorunda kaldım. Bir ara Sencer kum kovasını ipeğin başına geçirdi. Onlara ayakları suyun içinde kalan simitlerdende aldık ama hiç kullanamadık. Denize sadece ayaklarını sokabildik ikisininde. Ne zaman denize sokmaya çalışsak kıyameti kopardılar. Bizde bir dahaki seneye deyip ısrar etmedik. İlk defa güneşe çıkıyorlardı. Güneş kremini abartıp bulamaca benzetmişim çocukları. Şapkalarınıda ben taktım onlar çıkardı. Çeşmeden sonraki durağımız Ayvalık- Sarımsaklı idi. Sarımsaklıda çok şirin bir motelde kaldık. Senceri sivrisinekler yedi ilk gün. Sonra ilaçladık odamızı yatmadan önce. Motel sahibide Hollandadan getirdiği ilacı verdi bize. Çocuklar için sivrisinekten koruyucu. Senceri buladım ilaca güzelce. Bi daha gelmedi sinek. Sarımsaklının uzun geniş ve ince kum plajında devam etti oyunlarımız. Sabah motelde kahvaltılarımız çocuklarla hareketliydi. Nöbet sistemini devreye sokmuştuk Cemle aramızda. Şeytan sofrasına çıktık bir sonraki gün. Burada şeytana ait ayak izi olduğuna inanılıyor. Manzarayı gün batımında seyredemedik ama yinede harikaydı. Oradan geçtik Cunda (Alibey )Adasına. Taş kahvede Sencer kuşlarla oynadı, Pipetle ayran içti, ipek uyudu. Yüksek tavanı, duvardaki aynası, serinliği o sıcak havada ferahlattı bizi. Akşamda Lunaparka gittik. Alan ışıl ışıl, hareketli, gürültülü. Ne pusette ne kucağımızda durmak istediler. Ordan oraya koştular . Atlı karıncaya bindik ilk defa. Çarpışan otolarda benim hitim. Sonraki gün Kaz Dağı turlarına katılalım istedik ama jiplerle olduğu için vazgeçtik. Bizim bücürleri jiplerin içinde zapt edemezdik. Kaz Dağı olmazsa bizde tekne turu yaparız dedik. Ayvalık civarındaki irili ufaklı adalara. Teknede gayet keyifli geçti. Sencer bir ara dümene geçti. Dur oğlum tekne babanın değil. Sanırım tekerlek gibi düşünüp çevirmek istedi. Sonra arkamdan bir ses . Ben büyüttüm sıra sende dedi. Meğerse oda ikiz annesiymiş. İkizleri 7 yaşındaydı. Bizimkiler arkadaş bulunca teknede, kısmen oturabildik yerimize. İpekle martılara hamsi attık. Çığlıklara boğuldu kızım, martılarla bu kadar yakın olunca. 3.durağımız Bozcaada oldu. Derler ki İnsan uzun yaşasın diye Tanrı Bozcaadayı yarattı. En yüksek tepesinden izledik manzarayı. Rüzgar güllerini, şarap ve reçel evlerini dolaştık. Bozcaada şarabı ve üzümlerinden aldık. Tatlı kızım ve oğlum reçel evinin arkasındaki bağdan üzüm yedi. Sencer üzüm görünce dayanamaz. Hatta dönüş esnasında arka koltuğun yanındaki üzüm torbasını çekmiş kucağına. Tesadüfen gördüm arkamı dönünce. Baktım koparıp üzümleri yiyor. Ayazmanın turkuaz rengi denizi Maldivleri anımsatıyor. İncecik kumunda yine kova kürek oynadılar. Birde arkadaşları Aleyna vardı. O hiç yerinden kalkmadı. Çünkü kumda dolaşınca ayakları kirlenip ağlıyormuş. Annesi öyle söyledi. Evlerin sarmaşıklarla donandığı, sadece iki katırın geçebileceği dar sokaklarda dolaştık Rumlara dair. Sencer bir köpek yavrusuyla oynadı . Kah yanak yanağa kah ağlayarak. Sonraki durağımız Kazdağı yamaçlarındaki Yeşilyurt Köyü. Dünyada oksijen oranı en yüksek ikinci yermiş burası. Köy meydanında bir kahvaltı ettik. Hayatımda bu kadar lezzetli şeyler yemedim. Köylülerin doğal yetiştirdikleri her şey vardı. Domatesi, biberi, zeytini, peyniri, salçası, yumurtası, sütü, balı, tereyağı. Birde sıcacık köy ekmeği. Yavrularda nasibini aldı bu sofradan tabi bir kedi yavrusu eşliğinde. İpek parmağını kedinin gözüne sokmaya çalıştı. Sencer kuyruğun peşinde. Netice kedi ikizlere dayanamayıp kaçtı. Kışlık tarhanamızıda aldık köylüden. İpek de Sencerde çok seviyor tarhanayı. Oradan geçtik Behramkale’ye . Vurduk sırtımıza yavruları Athena Tapınağına çıktık. Düşe kalka dolaştık. Antik limana inen yol parke taşlıydı. Burada kızım bir elbise beğendi. Köylü kadınların dikip oyaladığı. Hemen giydirdim üstüne bende. Sonrasında akşam yemeğine attık kendimizi Türkiyenin en batısı Gökçeadaya. Öncesinde şirin mi şirin ortası bahçeli , etrafı tek katlı odalarla çevrili mini tatil köyüne yerleştik. 24 senedir İstanbullu bir aile işletiyormuş burayı. Çocuklar uyuyordu geldiğimizde. Bizde bir yorgunluk kahvesi içtik. Ertesi gün yeni keşiflere yelken açmak üzere. Sabah Sencer gene gösterdi fırlamalığını. Çeşmedeyken alışmıştı bahçe sulamaya. Zeytin ağaçları altında, orta bahçede Cemle kahvatımızı ederken ve diğer masalarda bir sürü insan. Sencer fiskiyeyi açtı. Bütün kadınlar çığlık çığlığa . Çocuk suyu açtı diye. Ben koştum hemen durdurdum tabi bu heyecanlı aktiviteyi. Cem masada kaldığı için yüzünü kapattı, ben tanımıyorum bu çocuğu şeklinde. Orda kaldığımız sürece Sencerin tek eğlencesi oldu, beni peşinde koşturmak. Yoksa milleti çiçek gibi sulayacaktık. Kahvaltıdan sonra Rum köylerini dolaştık. Sencerle İpek yabani keçilerle tanıştı burada özgürce hoplayıp zıplayan. Zeytinliköyün dibek kahvesini içtik. O havayı hissetmeye çalıştık. Yoksa kim dövecek şimdi dibekte kahve çekirdeklerini. Tepeköyde Barba Yorgonun şaraplarından alıp , Meydan tavernasında oturduk. Bizimkilerde Meydan koşusuna çıktılar, mavi beyaz boyalı eski rum evlerinin arasında. Gökçe adanın Merkezinde Meydani Pastanesi var. Üzüm suyuna, karadut dondurmasına ve efibadem kurabiyesine ailecek hasta olduk. Yolu düşen olursa sipariş vericem. Sonra Alaçatının kalabalığından sıkılıp buraya sörfe gelenleri seyrettik. 3 günde bitirdik Gökçeadayı . Tatilimiz, Gökçeadadan sabahın 7sinde Çanakkale feribotuna binerek son buldu ve dönüş yolculuğumuz başladı. Yok daha eve dönmüyoruz. Şehitliği gezeceğiz. Hem gözyaşı hem gurur hem dualarla gezdik şehitliği ama buranın hakkını verebilmek için çocuklar büyüyünce tekrar geleceğiz. Sonuç İpek ve Sencer çok eğlendi. Geliştiler. Anne ve Baba zayıfladı. Döndükten sonra herkes bize aaa ne kadar zayıflamışsınız dedi. Sanırım hiçbir yemeğimizi oturarak yiyemedik. Zayıflamak isteyen arkadaşlar varsa , benim ikizleri 1 hafta bırakayım. :)) Tatilin darısı tüm çocuklu ailelerin başına…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder