6 Eylül 2010 Pazartesi

Büyükada turu

Bir tatil günü Büyük Adadayız.Hatıralarım var silinmeyen buralara dair. Sabah çarşıdaki fırının önünden geçerken sıcak ve mis gibi kokan acıbadem kurabiyeleri mesela. 23 Nisanlarda tırmandığımız Aya Yorgi. Babayla üniversite yıllarımızın kaçış mekanı. Sıcak bir sonbahar günü Bostancıdan atladık vapura yavrularla.Yerimize oturup seyahati tamamlamadık tabiki. Yavrular bir içerde bir dışarda. Vapurun arkasında bıraktığı köpüklerin, martıların peşinde. İndikten sonra çarşı ve sahil turu. Sahilde kayaların üzerinden yürüdük. Dövme bile yaptırdık. Ardından faytonla büyük adaturu. Adanın havası başka. İstanbul değil burası. Bayılıyorum evlerden dışarı sarkan rengarenk çiçeklere. Tarihi köşklere. Dar sokaklardan geçtik. Yanımızdan da bisikletlerle turlayanlar. Yokuşlarda bisikletten inip yürüyenler. Tepeye çıkınca yarım saat mola verip faytonu bekletiyoruz. İpek ve Sencer ata binmek istiyorlar. Faytoncu, elbette ne demek diyor. İlk defa gerçek bir ata biniyorlar birazda ürkerek. Neşeyle iniyoruz attan. Etrafı keşif, çocukların çişlerini yaptır, sularını al,eksikleri tamamla. Bu arada tur için bekleyen eşşekleri sevdir. Ai Ai de. Yavrular trenlerini eşşeğe versin. Al sen bununla oyna desinler. Böylece mola biter. Hoop dıgıdık dıgıdık faytona geri dönüş. Bundan sonraki tur güzergahı sessizleşiyor. Sadece çam ağaçları, manzara,alt tarafta plajlar,ılık bir esinti. Yolun inişinde atların barınağı var. Saatleri dolmuş. At değişimi yapıldı. Yavrular nasıl ilgiyle izledi tarif edemem. Serbest kalan atların yol kenarındaki topraklardan yediklerini heyecanla anlattılar. Turun sonunda hareketlilik artıyor yine. Merkeze dönüş, mis gibi etrafı saran yemek kokuları. Akşam yemeği için oturuyoruz bir açık mekan restorana. Yavrular yemeklerden çimtindikten sonra masanın altında dolaşan kedilere, kum kovalarına su doldurup vermek istediler. Kedi kaçıyor, İpek ile Sencer kovalıyor. Bi de bağırıyorlar. Kedi geeell su iç. Herkesin gözü üstümüzde. Kalkışımız vapur saatine yaklaşıyor. İskele kalabalık. Dönenler , gelenleri karşılayanlar. Yine hareketli bir vapur dönüşü Bostancıya. Hava kararıyor. Eve dönüş. Yarın işgünü telaşı. Yavruların babanneyle dedeye günün raporunu vermeleri. Benim aklımda adada bir gece kalıp, canlı rum müziği dinlemek, sırtaki oynayanları izlemek, sabaha kadar eğlenip günün doğuşunu seyretmek. En son arkadaşlarla nikah yemeğimizin sabahında, Ulus Parkından izlemiştik güneşin doğuşunu. Karşımda ütü masasını görünce dünyaya dönüyorum. Yarın iş var dedik, gömlek pantolon ütülenecek. Sen artık çocuklarını bırakacak birini bulursan ya doğumgününde ya evlilik dönümünde görürsün hayallerini. Bana yeter de artar bile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder