17 Temmuz 2012 Salı

5 bıldırcın, 1 tavşan, 2 japon balığı ;elde var sıfır


Geçen sene mart ayında 5 bıldırcın gelmişti evimize . Yazmıştım o gün yaşadıklarımızı. Evde 1-2 ay baktıktan sonra hem çocukların sürekli ellerine alıp sevmek istemesi,  hem de bakımına yeterince vakit ayıramamaktan dayıların bahçesine götürdük. Baba ve dayı onlara kafes yaptı. Böylece hergün değil dayılara geldikçe sevdik ve yumurtalarını topladık.  Bizim evdeki sevgi selinden kurtulunca yumurtlamaya başladı bıldırcınlar. 1 seneyi geçti. Dayıya geliş gidişler seyrekleştikçe dayının başına yıkmış olduk tüm bakımını. Sonunda havalar ısındıkça kokular arttı ve dayı bizimde iznimizi alarak, onları bakabilecek birilerine verdi.  Her şey çok güzeldi. Kendi bıldırcınlarımızın yumurtasını yedik  kış boyunca. Bazen süt ile çırptık, içtik bazen sahanda yumurta yaptık.
Bu arada tavşan da gitti bıldırcınlarla beraber. Teyze kızı Selenin tavşanı vardı. Adı gülpamuk. Kız ismi ama kendileri delikanlıydı. İpek ve Sencer onun da peşini bırakmazdı. Ellerinde peçete az toplamadılar gülpamuğun boncuk boncuk kakalarını. Ellerinden mama, yaprak yedirdiler.
Bu yıl eve sadece 2 japon balığı aldık. Hergün bir tane yem diye tembihledim. Okuldan gelince koşa koşa kavanozun başına geliyorlar. İpeğinkinin adı güneş.  Sencerinkinin adı pilot. Dakikalarca güneş , pilot diye seslenirler, onlarla konuşurlardı.   Bi gün baktık ki yan yatmış balıklar. Acaba ben görmeden fazla yem mi verdi çocuklar yoksa hastalandılar mı . Klozete döküp sifonu çektim. Toprağa mı verseydim .  Yavrular çabuk unuttular, öyle ağlaşma bağlanma falan da olmadı. Belkide yeterince iletişime geçmediler. Balığa bakmak kediye yada köpeğe bakmaktan farklı.  Birgün buda olur. Biraz cesaret, biraz zaman lazım….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder